17 Ekim 2009 Cumartesi

Başa dönmekten sıkıldım artık.

Hata,hata,hata...O hataları idrak etme...O hatalardan sıyrılarak devam etme...Sonra yine aynı hatalar...Sonra onları yine idrak etme...Ve yine o hatalardan sıyrılarak devam etme...Sonra yine aynı hatalar...

Şu döngüyü yaşamaktan utanıyorum artık.Sırf birileri mutlu olsun diye ''hadi bu seferlik benden olsun'' diyorum. I ıh! Yine kazığı ben yiyorum.

Bişey söyleyeyim mi? Bunu isterseniz ukalalık,isterseniz megalomanlık olarak adledin ama gerçek şu ki; Biz,yani yakın çevremdeki bazı insanlarda dahil buna, çok iyi ve çoğu şeyi bilen ve ona göre hareket eden insanlarız. Bu yükü taşımak ZORUNDAYIZ. Her ne kadar karşımıza çıkanların bazı davranışlarını haketmesekte biz her zaman GÜÇLÜ insanlarız. Bu güç her geçen gün katlanarak büyüyor. En tepeye ulaştığında bu gücü insanlara saçacağız ve bundan HAKEDEN herkes faydalanacak.

10 Eylül 2009 Perşembe

Ahanda 1 sene geçti

Hazırlık bitti,bölümümüde değiştirdim ve artık yeni bir sezona hazırım. ''İlk gün'' heyecanını açıkçası yaşamaya başladım şimdiden.Bu sene, hayatımı yönlendirme bakımından daha anlamlı bir sene olacak. 3 senedir emek verdiğim bir iş ve ben artık bu işle ilgili bir fakültedeyim. Reklamcılıktan ayrılmamdaki en büyük etkenlerden biride verdiğim onca emeğin boşa gitmemesini sağlamaktı. İstediğim oldu.

Yine farkettimde, çoğu şeyin yolunda gitmesinin verdiği bir sıkıntı doldu yine içime. Bizim gibi insanlar bazı aşamalara zorlukla geldiği için,rahata kavuşmak yada bunun arefesinde olmak pekte mutlu etmiyor bizi.İllaki ortası olacak.Aman en dibe çökmesin,toplaması çok zor oluyor gerçekten. 2008 krizi vurdu zaten feci.. Tanrım bi daha gösterme o günleri.

Bunları yazarken radyoda Oscar Lopez - Vientos Del Sur çalıyordu. Flamenko seven arkadaşlara www.sky.fm 'i tavsiye edebilirim. Çok güzel flamenko eserler çalıyor,hoşunuza gidecektir.

Kalın sağlıcakla.

7 Temmuz 2009 Salı

Yaşama dair...



En mutsuz zamanlarda bile bakıp birazda olsa neşelenebileceğim nadir bir kaç fotoğraftan biridir. Kendimi böyle görmeyeli uzun zaman oldu gerçekten. Aynaya bakıp böyle bi gülüş atamazsınız. Birisinin size bu gerçekten sevinç dolu anı göstermesi lazım.Bana bu anımı Sinan Nalbantoğlu gösterdi.Gayet spontane,hoş bir mutluluk anı.

Hani derler ya büyükler, ''iş hayatı sizin yaşadığınız hayattan çok farklı'' diye...idrak ettim ki sapına kadar sahteciliğin,kahpeliğin,...puçocukluğunun döndüğü yagene bir hayatmış gerçekten. Bize yıllardır annemiz,babamız dürüst,erdemli,karakterli insanlar olmayı öğretmişti ya hani, artık bunları unutmak gerekiyor.

Aslında bi yandan bunları görmek güzel oluyor. Yaşamada dair biraz daha hırsla,azimle savaşma becerisini ediniyorsunuz. Kesinlikle çok para kazanmanın peşindeyim.O yüzden çok çok çalışacağım. Ama sadece bir tek şey için! O kazandığım parayı insanlara dağıtmak adına. Düşünüyorumda, alım gücünün sınırsız olduğu bir hayat beni kesinlikle mutlu etmez. Al,al,al nereye kadar? Beni daha mutlu kılacak olan o parayı dağıtmak. Hayatımı idame ettirecek ve fazlasını dağıtabilme huzurunu verecek kadar kazanmak istiyorum. Bir deyişle ''haktan,halka''.

Hadi selametle!

8 Haziran 2009 Pazartesi

yokettim,tükettim,mutsuz oldum,zevksiz oldum,mal oldum,bencil oldum,çok verdim az buldum,mutlu ettim,vuslata erdim kasvet buldum,çok sevdim,incittim,ağlattım,birşeyler aradım,çalıştım,emek verdim,hayran oldum,hayran ettim,duygulandım,ağladım,dik durdum,güçlü oldum,yara verdim,kendimi buldum,ruhunda yok oldum,gıcık oldum,gıcık ettim,bilinmez oldum,aranan oldum,çamura battım,boka saplandım,sahtiyandım debbağ oldum,tekrar vücut buldum...

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Bilinsin ki...

...geçmişte bazı zat-ı muhteremlere,haklarında sinir ve nefretle zikrettiğim sözlerden dolayı , maneviyatım şu sıralar geçmişi kurcaladıkça ve bazı yeni durumlar vuku buldukça bir hayli acı çekmeye başlamıştır.Ben hepsini, kendi muhakemelerim sonucu affettim.Bundan sonra ki beşeri ilişkilerim gayet muntazam ilerleyecektir.Bu kararları almamda ki amaç; ben düşmanıma kılıç sokarken,yanımda gördükleriminde bana sokmak üzere kılıçlarını biliyor olmalarıdır. Ben çevremdekilerin sıhhatli ve huzurlu olmalarını isterken, bunların vuku bulması beni gerçekten derinden yaralamıştır.

Buradan bunu belirtmemde ki bir diğer amaç ise,ileride ki olası ilişkilerde bu saydığım davranışlarımdan dolayı utançlık bir duruma düşmeme isteğidir. Ve hala üstüne basarak söylüyorum ki; bazı sebeplerden dolayı bir çok insanı kırdım,hepsinde haklıydım ve zikrettiğim sözlerin her zaman arkasındayım. Fakat hiç bir zaman bu insanlara kin duymadım,nefret beslemedim,beslemiyorum ve hiç bir zamanda beslemeyeceğim.

Bu saydamlığımı buradan herkes bilsin ki,yaktım gemileri !

Tüm arkadaşlarıma...

Selçuk ÇALIŞKAN

23 Nisan 2009 Perşembe

Hayata en iyisini vermeye çalışın!

Sevdiğim bir abim, bir süre önce jenerasyonlar arası sosyo kültürel farklılıklar üzerine muhabbet ederken ilginç bir tespitte bulunmuştu. O zaman pek anlayamamıştım ama şimdi düşününce gayet yerinde yapılmış bir tespitti. Ona göre bizim jenerasyon yokluğu görmemişti hiç. Fakat onların döneminde hem yokluğu,hem varlığı yaşamışlardı.Varlıklı dönem 90lar sonrasına denk geliyordu.

O jenerasyonun yetiştiği dönemleri düşünürsek,şu anda devam ettirdikleri bazı alışkanlıkları görmek mümkün. Mesela en önemlisi (konuylada yakından alakalı) ailelerimizin yüksek düzeyde iktisatlı olma içgüdüleri. Kimseye yabancı değildir şu tarz diyaloglar; ''Oğlum ışığı kapa,kızım suyu açık bırakma v.s.'' Hep bunları duyardık annelerimizden babalarımızdan. Şimdi onları gerçekten çok iyi anlıyorum.

Onların küçüklüklerini geçirdikleri dönemler, Türkiye'nin gerçekten fakir olduğu dönemlerdi. İnsanların karneyle ev ihtiyaçlarını aldıkları,tüpün,şekerin,yağın ve bu gibi şeylerin şu anda bizim marketlerden çok rahatça alabildiğimiz gibi dönemler değildi.80lerin sonuna doğru bunlarda sona gelindi ve 90lar artık çok farklıydı insanlar için. Artık TV'de tek kanal yoktu,tek tük evlerde telefon vardı artık,karneyle ekmek,yağ,şeker alınmıyordu.

İşte bana göre bizim jenerasyonun şanssız olduğu dönem başlıyordu. Herşeyin elimizin altında olduğu dönem. Bize göre hayatta bir sınır yoktu artık. Çünkü yokluğun bize göre hiçbir şeyi ifade etmediği bir dönemdi artık.Bununda keyfini çok güzel çıkardık.

Şimdi o varlıklı dönemden sonra, az da olsa bu krizde eksikliğin tadını ben şahsen almaya başladım. Kendi kendime ''Bugün şunu alamadın'' diyorum mesela. Bu realite insanı gerçekten düşünmeye itiyor.''Bunlarında bir gün olacağını neden düşünmedik?'' Hayat bu. Her dönemi güllük gülistanlık olacak değil. Şu anda iyi olmayan bir dönemden geçiyoruz hepimiz.Bazen düşünüyorumda, biz gerçekten olması gerekeni yaşıyoruz şu anda. Eğer birilerinin bazı şeylerden ders alması gerekiyorsa,bu olanlar çok doğaldı. Bende artık bu olanları normal karşılıyorum.

Şu evrende yaşadıklarımızın hepsi,ileride olacak olaylara sebep.Önemli olan bu sebeplerden dersler çıkarmak. Bende bir ders çıkardım artık; ''İktisatlı olup,savurganlık yapmamayı''.Ben hala şuna inanıyorum ki; bu yaşadığımız tatsız hatıralar bir gün geride kalacak.Eski hayatımıza döndüğümüz ilk gün belkide,ömrümüzün en huzurlu günü olacak. Buna hepimiz inanmak zorundayız. Çünkü, insan hayata ne verirse,alacağıda ondan başkası değildir.

Hayata en iyisini vermeye çalışın!

Sağlıcakla;)

22 Mart 2009 Pazar

Tükettiniz beni!

Vizyonu MSN'den öteye geçemeyen,garip kişilikler!

Yeter artık yahu! Bi bırakın beni ya. Kendinize gelin,biraz akıllı insanlar olun,beni de rahat bırakın sizde kendinizi yormayın.

Bu saatten sonra peşinizde koşmam,koşamam.

Sağlam karakterli,vizyonu geniş insanlar lazım bana. Ufak hesaplar peşinde olanlar değil!

Biraz çaba,lütfen!

20 Şubat 2009 Cuma

Carpe Diem ?

İnsan ne zaman hayal kurar? Evet,evet! Yani günün hangi saatinde genellikle hayal kurar?

Ben hep uykuya dalmak üzereyken hayal kurarım. Bu hep böyle olmuştur. İç dünyam hep uyku öncesi rahatlamıştır. Realitelerden hep uyumadan önce kendimi soyutlamışımdır.

Realiteler hayatımın her alanında yanımdaydı. Fakat başkalarının yüklediği sorumlulukların verdiği realiteler.Şimdi, sorgulanmaksızın beyine hükmeden bu sorumluluklar bana hep aydınlık tarafını gösterdi. Karanlık yüzü ise benim hiç karşılaşmak istemediğim ve karşılaştığımda beni yıkıma uğratacağını düşündüğüm tarafıydı bu erken yüklenmiş sorumlulukların. Aslında düşününce bu da bir realiteydi. Bazı sorumlulukları erken yüklenmiştim.

Geçtiğimiz günlere kadar bu gerçek hiç bir zaman yüzüme bu kadar sert vurulmamıştı. Hiç bir zaman bu kadar sorgulamama neden olmamıştı hiç bir şey. Benim sürekli üzerini örttüğüm fakat karşımdaki bazı insanların   -her ne kadar gizlemeye çalışsamda -   çok net görebildiği birşeydi bu. 

Şimdi kabul ediyorum artık. Evet! Ben bazı sorumlulukları erken yüklendim ve bunlarla yaşamak zorundayım. Çünkü bir yola girdim ve bazı şeylere ulaşmam gerekiyorsa bu yoldan dönmemem lazım. Eğer çok yorulursam mola isterim artık hayattan. Peki anı yaşamak mı daha zevkli,yoksa anın tadını çıkaramadan geleceğe yaptığım yatırımların üst noktalarda vücut bulduğu bir yaşam mı?

P.S: Queensrcyhe'ın, Operation:Mindcrime albümünü dinleyin,tavsiye ederim. Buna çok sert derseniz Bonjovi'nin Keep The Faith'i hoş olabilir.

Hadi selametle!

10 Şubat 2009 Salı

Birşeyler eksik ama... Ne?

Depresyonda falan değilim. Hayatımı etkileyen büyük problemlerimde yok. Bunalım takılan biriside değilim.Süper bir sosyal çevrem,gayet iyi giden bir okul hayatım,okulla beraber yürüyebilen iyi denebilecek bir iş hayatım v.s.

Herşey güzel yani. Fakat yinede eksik bir şey var! Çözemiyorum.

Doyumsuzluk? Bilmem ki.


Kendime not: Yeni meşgaleler bulmam lazım.

25 Ocak 2009 Pazar

Ne bir dalga, ne bir tekne, ne bir liman kaldı artık geriye...

Aldın götürdün ne varsa...

Ben mi?

-Yine benimle başbaşa.



Yolun açık olsun ufaklık!

14 Ocak 2009 Çarşamba




Limanın bendim senin. Bende oldun,bende büyüdün..




Fakat hiç istememe rağmen açık denizlere yol aldın. Görüyorum seni,hep izliyorum. Dalgalarla boğuşuyorsun. Başka limanlara yanaşmaya çalışıyorsun ama olmuyor. Tekrar dalgalar alıp götürüyor seni. Bazen üzülüyorum,bazen ''bunlarıda yaşamalısın'' diyorum...




Bazen benim yolumu tutuyorsun,ama cesaret edemiyorsun. Bana sinirle bakıyorsun bazen.



Bırak inadı artık. Yavaş yavaş bana gel. Biliyorsun ki sen bana aitsin. ...Ve ben ne olursa olsun seni geri çevirmeyeceğim. Unutma! Senin yerin benim yanım.