27 Ekim 2012 Cumartesi

Sorular sorular

Güzel sorular soruyorum uzun zamandır. Kiminin cevabı var,kiminin yok... Cevapları olup olmaması önemli değil. Bence bu soruların neye ışık tuttuğu önemli. Bir büyüğün dediği gibi, '' soruların cevabının olması mühim değil,önemli olan doğru soruları sormak''...

Bende hep doğru soruları soruyorum bir çoğu cevapsız,tatsız tuzsuz... Başlıyorum şimdi...

Bazı isimler neden unutulmaz?
Bazı isimlerde zamanla silinir hafızadan,niye?
İnsan kaç kere aşık olur?
Doğru insan tek midir,1 kere mi gelir insan hayatına?
Doğru insan kimdir?
Her işte bir hayır var mıdır?
''Allah sağlık versin'' midir her çaresizliğin sonu?
Peki ya ''mutluluk'' temelinde neyi barındırır?
Kadınlar neden çabuk vazgeçer?
Unutmak kolay mıdır?
Bazı isimler neden bir süre sonra heyecan vermez?
Peki ya tekrar çıkıp gelenleri ''hayıra'' mı yormak lazım,yoksa maziye gömmek mi lazım?
Geçmişinden nasıl kurtulur insan?
Her gece karışık rüya görenler, gerçek hayatta görmek istediklerini mi görürler acaba?
Kahpe insanların olduğu bir dünyada idealist olmak iyi midir,kötü müdür?
Çok çalışmak maddeye köle eder mi insanı?
Kölelik çok çalışmak mıdır?
Araba neden önemlidir?
İnsanlar sevmeyi öğrenseler dünya nasıl olur?
Ego elle tutulan birşey olsaydı acaba insanlara bu kadar zarar verir miydi?
Sevmek nedir?


Ne güzel şeyler sordum. O zaman düşünebiliyorum. O zaman üretebiliyorum. O zaman problem tespit ediyorum. O zaman düzenleyebiliyorum. O zaman itaat etmiyorum. O zaman farklı açılardan bakabiliyorum.

Falan filan.

Duman'dan Gönül çalıyordu...

9 Ekim 2012 Salı

Queen


Çok sevdiğim bir dostumla sabah akşam dinlediğimiz günler aklıma geldi.Benim için bir efsanedir Queen. Konser DVDleri rafımda durur. Tekrar tekrar izlerim. Böyle bir hazzı çok az grupta almışımdır. Bu efsane şarkıyı paylaşmak istedim. Bu şarkı,bazı şeylerin çok güzel bir özeti. Dinlerken heyecanlandırıyor. Sizede öyle olur umarım...

6 Ekim 2012 Cumartesi

Öğrenci ben

Bi hayli heyecanlanmıştım aslında  bu bölümü seçerken. Şu anda 4. sınıftayım. Yaklaşık 3 sene oldu başlayalı. Ama heyecanımı kaybediyorum açıkçası. Problemin başı her zaman olduğu gibi benim. Benim odaklanamama problemim. Bu İç Mimarlık disiplin gerektiren bir branş. Ama ben bir türlü bu disiplini sağlayamıyorum.

Çok çalışılması lazım. Diğer branşlar gibi finalden 1 hafta öncesinde başlamıyorsun mesela çalışmaya.Sürekli çalışmak zorundasın. Sürekli bir şeyler götürmek zorundasın stüdyoya. Sürekli çizeceksin,sürekli inceleyeceksin,sürekli projeni düşüneceksin sürekli v.s v.s

Şu projeler başlayalı beri adam gibi bir bahar ayı hatırlamıyorum. Çünkü hiç bir zaman özgür davranamıyorsun. Senden ilgi bekleyen birşeyleri hep geride bırakıyorsun ve buda paranoya yaratıyor insanda.

Rahat ettirmiyor meret. Sürekli karın ağrıları. ''Acaba jüride ne diyecekler'' düşüncesi. Her ne kadar bunu bertaraf etmek istesende olmuyor.

Zor arkadaş,çok zor. Ama çok para var diyorlar bu işte.Pff,bilmiyorum.....