31 Ekim 2010 Pazar

işte öyle birşey

''Çarşamba günü ''..........'' isimli oyuna gidilecek ve bu oyun hakkında bir yazı yazılacak. Ödevler önümüzdeki Pazartesi gelecek'' dedi asistan hoca. Herkes toplanmaya başladı atölyede. Fakültenin girişine indik. Biletleri ne zaman alacağımızı konuşuyorduk. Küçük bi grubumuz vardı. Toplu hareket eden ama grup içindekilerin bir o kadarda bağımsız olduğu. Sınıftan, konuşmalarımızı duyanlar yanımıza geliyordu. Okulun daha ilk günleri. Herkes daha yeni yeni tanışıyordu.Bizim bilet almaya gideceğimizi duyanlar,onlar içinde bilet almamızı rica ettiler. Kıramadım,kabul ettim. Fakülteden çıkarken ''O'' da seslendi. ''Banada bir bilet alır mısın acaba?'' ''Tabii'' dedim. ''Yarın veririm biletini okulda''.

Gösterinin başlamasına daha yarım saat vardı. İçeriye girmeden,dışarıda bekleşiyordu herkes. Hava biraz serindi. Ayaküstü muhabbet ediyorduk. Çok merak ediyorduk oyunu. Biraz sonra mekanın bekleme salonuna girdik. Arkadaşlarımla konuşurken ''O'' geldi. Üstünde yeşil sweatshirt,kot pantolon ve spor ayakkabıları vardı. ''Merhaba,nasılsın?'' diye sordu. Yavaşça gruptan ayrılıp ikimizin konuşabileceği bi yere yöneldik. Gözlerindeki o masumiyet, sanki yıllardır hayalini kurduğum,saf bir güzelliğin habercisi gibi beni izliyordu. Bu kadar saf ve temiz bakışları ömrümde ilk kez onda görmüştüm. Makyaj yoktu yüzünde. Saçlarını arkadan toplamış,ellerinide sweatshirt'ünün cebine sokmuştu. Meraklı gözlerle beni dinliyordu. Bu arada gösterinin başlayacağı bildirildi ve salona girmeye başladık.Yanıma oturmadı o gün. Bi üst sıraya geçti. Kafamı geriye doğru çevirince çarprazımda kalıyordu. Şekere odaklanmış bir çocuk gibi, alttan yukarı gözlerimi ona dikmiştim. Oyun bittikten sonra konuşma fırsatımız olmadı. Çıkıştaki karmaşadan dolayı salonda onu göremedim. Dışarı çıktığımda yanıma geldi. Babasının onu almaya geldiğini söyleyerek,ellerini sweatshirt'üne sokup, hızlı adımlarla uzaklaştı benden. Bi an arkasından gitmek istedim ama,kendimi geri çekmek zorunda kaldım.
Yine bir gidişin arkasından, sessizce izliyordum.

Ortak bir arkadaşımızdan Messenger adresimi alıp eklemiş. Artık daha yakındık. Konuşmaya başladık internet üzerinden. Sonra atölye saatlerinde yanına gitmeye başladım. Bir yandan işini yapıyor,bir yandanda benimle ilgileniyordu. Gözlerinin içi gülüyordu benimle beraberken. O saf gülüşün arkasında sadece o vardı. Mabedini görebiliyordum.Telefonlaşmaya başladık. Benim atölye günlerimin akşamında beni arıyordu hep. O gün yaptığımız işlere dair şeyler soruyordu.Ertesi gün yine yanına gittim. Yemekhanede beraber yemek yedik. Mesajlaşmalar ise son sürat devam ediyordu. Artık ben çağırdığımda bile hemen yanıma geliyordu. Bazen birbirimize darılıp,barışıyorduk. Onun kantinden her geçişi,sanki ayrı bir dünya yaratıyordu gözümde. O kendine güvenen,kimseyi takmayan tavrı beni dahada ona bağlıyordu.Siyah paltosunu giyip ellerinide o paltonun cebine soktuğunda ''işte bu'' diye kendi kendime mırıldanıyordum onu gördüğümde. Beni gördüğünde hemen yanıma geliyor,bazen kendi elleriyle kahve bile yapıyordu. Karşılıklı konuşuyor,gülüyor,şakalaşıyorduk. Kahvem geç bile bitse oturup bekliyordu. Sonra o bardakları yıkayıp tekrar dolabına koyuyordu. Zaman geçtikçe dahada bağlanmaya başlıyordum kendisine. Belkide o da bana. Bir sıkıntım olduğunda hemen soru yağmuruna tutuyordu. Hepsinde, sadece sevincimi onunla paylaşmak istediğimi söylesemde, sürekli neler olduğunu bilmek istiyor,üsteliyordu.

Yılbaşı yaklaşırken okulun yılbaşı partisi tarihide kesinleşmişti. O gün için sözleştik. Dersim bittikten sonra kantinde buluştuk. Onun arkadaşları vardı sadece ortamda. Biraz oturduk,konuştuk. Partiden önce birşeyler içmek istediğini söyledi. Ortamdaki kimse okul dışına çıkmak istemediğinden,kendisini yalnız bırakmamak benim görevimdi. Okula otobüsle 15 dakika uzaklıkta bir mekana gittik. Karşımda o,Galata Kulesi ve yuvasına çekilmekte olan bir İstanbul güneşi vardı. Ben alkol almadığımdan patates istemiştim. O da birasını söyledi. İkimizde herşeyimizi anlattık orada. Hayat fikirlerimizi,ilişkileri,ailemizi... Bundan ötesi artık belliydi. İçkisi bitince mekandan ayrıldık.Okula girip çantalarımızı bıraktık ve parti salonuna geçtik. Elektronik müziği sevmediğimden,kenarda bir yere geçip ellerimi kavuşturarak beklemeye başladım. Onu izliyordum. Pembe ince bir kazak vardı üstünde. Bi ara yanıma geldi, eğer oynamazsam onunda oynamayacağını söyledi. ''Ben senin için buradayım,lütfen sen eğlenmene bak'' diyerek kendisini geri çevirdim. O kalabalıkta gözlerim sadece onu görüyordu. Bir süre daha eğlendikten sonra yanıma geldi. '' Çıkalım istersen'' dedi. Bende onaylayarak, çantalarımızı almaya gittik. Montlarımızı giydikten sonra okuldan çıkıp,durağa geldik. İlk onun otobüsü geldi. Yanaklarıma öpücük kondurup, otobüse bindi. Artık kendimde değildim.Fakat o akşamın ona son kez yakın olduğumu nerden bilebilirdim.

O partiden sonra artık görüşememeye başladık nedense. Sınavlarda üstüne binince bir hayli uzak kaldık. Kendisine hiç bi yerde rastlayamıyordum,sınavlar nedeniyle aramıyordum... Daha sonra okul sömestr tatiline girdi. 15 gün ara herşey sonlandırmaya yetmişti sanki. Okul açıldığında,o hoşlandığım,hayran olduğum kadının yerine sanki başkası gelmişti. Makyaj yapılıyor,saçlar boyatılmış. Bir anlamda büyüsünü yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştı. Artık beni gördüğünde sıcak davranmıyor,aksine bazıları görmezden bile geliyordu. En sonunda ona birşeyler açıklamaya karar vermiştim. Tabii bu süreçte ben hikayeler yazıyordum ona dair. Takip ettiğinide çok iyi biliyordum. Bir gün bana ''o hikayedeki ben miyim'' diye sorarak teyidinide almıştım kendisinden. O gün inkar etmiştim hikayedekinin aslında o olmadığını. Fakat bu yalanın uzun sürmemesi için, ertesi gün ona hissettiğim herşeyi ona açıklamak istedim. Sabah okula gelirkende yanımda, 1 kağıt,1 kalem ve 1 silgi getirdim. Dersten çıktıktan sonrada buluştuk. Yanımda getirdiklerimi önüne koyarak, hikayedekinin aslında o olduğunu kendisine itiraf ettim. ''Burada bir hikaye var. Bundan sonrasını yazmakta senin elinde. İster yazarsın ve devam ederiz, yada yazmassın ve ben o kalemide kırarım,herşeyide unuturum''. Masadan kalkarken kalemi ben kırdım. Ondan sonra kendisiyle konuşma fırsatım olmadı zaten. Başkasıyla beraber olduğu haberide tez elden ulaştı bana.Artık geçmişti. Ne o eskisi gibiydi,ne de ben.

Şimdi kendime döndüm tekrar. Elimde yine koca bir ''BEN'' var.''O''nu anıyorum bazen... uyurken,otobüsteyken,yürürken. Geçtiğimiz yerlerden geçiyorum hiç istemeyerek. Oturduğumuz yerlerde oturuyorum. Her anın bir hatrı vardı onunla. Şimdi o da yok. Kendi kanaatim; yaşanması gerekiyordu,yaşandı. Özlemim sadece, bu hikaye ve hikayedeki ''O'' kadın.
Tekrar hoşçakal