31 Aralık 2008 Çarşamba

2008 mi dedi birisi?

Ekol Dershanesi,türev,integral,beşiktaş,29 C,coğrafya,ahu,serop,emre,sinem,merve,çırağan sarayı,etüt,test,ek ders,kaan hoca,mahmut petekçi,uzun saç,başaracaaz nevzat,yeşil gömlek,zeki müren gözlüğü,feysbok gökçe,zekeriyaköy,kuzen,rumeli kavağı,ali baba,rakı-balık,salata,bayrakçı,öss 2008,istanbul üniversitesi orman fakültesi,toyota corolla,volvo s40,emre,sünnet,pipi,parkorman,fatih,kemal,testament,pentagram,orphaned land,27 temmuz 2008,metallica,the four horsemen,tercihler,iticü,kadir has üni,reklamcılık,fish var balık,kalamar,çipura,ramazan 2008,cansu demir,büşra tarçalır,macbook,m-audio keystation 88 es,brighton 7,scorpions,send me an angel,ece özdemir,rize,tulum,kemençe,erdi,metrobüs,metroport,nohut pilav,ayran,diyar lahmacun,cız bız köfte,istinye park,escortçuluk,arog,ferrari 355 berlinetta,alfa 156 selespeed,mazda rx-7,autocad,CS3,mide ağrısı,kıvranma,

Hadi iyi seneler!

14 Aralık 2008 Pazar

Minimal yaşam formu.

Yamulmuyorsam 4 senedir ''Dikkat Bozukluğu'' denilen illetle yaşıyorum. Nedir bu Dikkat Bozukluğu? Kimse sorsan bu hastalıkla boğuşuyodur.

-Ayy ders çalışırken sesler felan geliyor konsantre olamıyorum.

Bu değil. Biraz buda var ama tam olarak bu değil. Dikkat Bozukluğu olanlar genel anlamda hayatlarını bir düzene sokamazlar. Kendi düzenlerini kurdukları yaşamları başkalarının mükemmel veya o düzenli yaşamına kesinlikle uymaz. Uyması hiç bir zaman mümkün değildir. Basit olarak bakarsak bu kişilerin odaları hiç bir zaman düzenli olmaz. Çünkü hayatın olağan kalabalığının yükünü zaten kaldıramayan bu insanlar,kendi lokal yaşam alanlarındaki 2. bir kalabalığı artık taşıyamazlar. Bu yüzden minimal yaşam bu insanlar için en iyi yaşam şeklidir. Şöyle ki ;kitap,defter,kalem,paso,cüzdan,cd,belge v.s gibi günlük eşyaların saklanması için sadece 1 çekmece kafidir. Daha fazlası kontrol edilemez bir hale gelir. Bu tip insanlar için herşeyin TEK ve UFAK olması kontrolü daha rahat sağlanabilen bir yaşam demektir. Küçük bir oda,1 masa,1 sandalye,1 koltuk,1 yatak,1 çekmece,belki 1 kitap rafı,1 pc,1 işletim sistemi,bölünmemiş 1 hdd, v.s v.s v.s.

İşte tüm bunlar Minimal Yaşam Formunun nedenleridir. Ben yaşabiliyor muyum bu hayatı? Henüz değil. 4 çekmeceli bir dolabım,3 ayrı kullanmak zorunda olduğum bilgisayarım,genişçe bir odam,büyük bir elbise dolabım,kitaplığım... Dağınıklık had safhada.

Henüz tam anlamıyla yaşayamasamda,hastasıyım minimal yaşamın.

12 Aralık 2008 Cuma

Yahu o,bu değilde, her nefes aldığımda mutluluğuma vesile olan içimdeki o eşssiz maneviyatı kaybettim ben be blog. Daha 2 ay öncesine kadar neler besliyordu bu yürek? Bak şimdi nelerden nefret ediyor? Ben nefret edecek adam mıydım be?

Ettiriyor arkadaş! Şu hayat,şu insanlar,şu cihan herşeyden nefret ettiriyor. Bambaşka birisi oldum ben,bambaşka... Hayal ettiğimiz yaşama bak,bulunduğumuz duruma bak.

Ama herşeye rağmen hiç bir zaman durma,sarıl Yeniden hayata...

10 Aralık 2008 Çarşamba

Öyle bir gün hayal et ki...

Öyle bir gün olsun istiyorum ki,telefonlarımı evde bırakayım ve sabahtan akşama kadar deli gibi gezeyim dışarda...

İlk önce Kireçburnu'nda bi kahvaltı yapayım. Sonra oradan otobüse binip sahilden Eminönü'ne gideyim... Galata Köprüsü'nü yürüyerek geçip Sultanahmet'e geçeyim. İki cami arasında biraz dinlendikten sonra Gülhane yokuşundan aşağı ineyim... Arkeoloji Müzesinde biraz dinlendikten sonra yine devam edeyim yürümeye. Sirkeci'den tramvaya binip Karaköy'de ineyim. Bankalar Caddesinin ara sokaklarından Galata Kulesine çıkayım.Ordan İstiklal Caddesinde Saray Muhallebicisinde tavuk-pilav yemeye gideyim....Ve sonra doğru Taksim Gezi Parkına. Çimlerde bir süre uzandıktan sonra akşam üzeri gidip bi Ortaköy'de kumpir yiyeyim.Akşama'da Rumeli Kavağında Ali Baba'nın yerinde dostlarımla balık yiyip eve döneyim.

Bunları yapmak o kadar özel bir durum ki benim için.. Hep hayalini kurarım.


Sene 95 yada 96 falan. İlk kez Mustafa Sandal'ın Araba klibinde görmüştüm onu. Aradan en az
13 sene geçti neredeyse ve hala gördüğümde heyecanlanırım. Bir keresinde o galeride ben dışarda oturmuşuzdur karşılıklı. O bana açılamamıştır ama ben onun için gözyaşı dökmüşümdür o akşam. Nasıl bir sevdasın sen öyle yahu? Bir gün benim olacaksın,biliyorum....Sen benim tek hayalim; Ferrari 355 Berlinettasın.


6 Aralık 2008 Cumartesi

Ah bu şarkıların gözü kör olsun

İnsanın her yılı hatırlatan bir şarkıya sahip olması ne kadar ilginç değil mi? O sene birde sorunluysa eğer ( sorunsuz bir yıl olmaz) olaya bak sen. Evet! Şimdide kronolojiyi yazıyorum. 20 sene değil tabi bu kronoloji. Son 2-3 sene :)

2005 - 2006 : Dream Theater - Finally Free (Dream Thetaer'ın TR'ye gelmesiyle paralel diye düşünüyorum,daha lisedeyim o zamanlar.)

2006-2007 : Dream Theater - Octavarium

2007-2008 : Bonjovi - Bed Of Roses

2008 - 2009 : ...Veeee işte beklenen an geldi. Scorpions - Send Me Angel. Herşey o şarkı çalarken başladı ve bitti. Bu şarkı bu senenin tek hatırası. Ne zaman dinlesem hep o günü hatırlatır.


Boşuna dememiş Zeki MÜREN;

Şarkılarla ağladık, şarkılarla güldük, şarkılarda ayrıldık,
Şarkılarda üzüldük"şarkılarda hayat, şarkılarda ölüm olursa olsun

sonunda tuz bastım gönül yarama, nice dağlar koydun,
Nice, aramaseni terkedip de gitmek var ama,

Ah bu şarkıların gözü kör olsun!


Hadi hepinize Hayırlı Bayramlar!

30 Kasım 2008 Pazar

Yarına ilk adım

Yarın EMA sınavımız var. EMA; 5 modülden oluşan hazırlık okulunun her modül sonunda yaptığı final sınavlarıdır. Yarınki ilk EMA sınavı benim için çok önemli. Bu sene içinde gerçekleştirmeyi düşündüğüm potansiyel planlarım için büyük önem arz ediyor. O yüzden çok iyi bir not almam lazım ki hazırlık okulunu yarı dönemde bitireyim.

O kadar çok istiyorum ki şu hazılık okulunu erken bitirmeyi,öyle böyle değil.

İlk başlarda çok iyi giderken herşey,şimdi çarklar tam tersine dönmeye başladı. Ha birşey kaybetim mi? Hayır :) Kaybetmemde zaten. Sadece önümde engel durumda şu anda bu hazırlık.


Yarın benim için müthiş güzelliklere gebe ve içimde müthiş bir hırs var. Bir an önce hedeflerime ulaşmak istiyorum.

Bu arada şunu farkettim,çevremdekilerden bazıları manevi anlamda hayata karşı gardını almaya başlamış yavaş yavaş. Tabi buna bende dahilim. İnanılmaz sevindiriyor beni bu. Çevremdeki insanların güçlü olması benide güçlü kılıyor. Boyun eğmek yerine savaşmayı deniyorsun. Hepimiz biliyoruz ki güçsüzsen,dürten çok olur. O yüzden kimseye ofsaytlarını göstermeyeceksin. Değil mi Ayşecim? :)


Bekle bizi hayat,geliyoruuzzzzzzzzzz!

28 Kasım 2008 Cuma

Rahat bırakın lan!

Nedense okulda mutlu neşeliyken bir anda bir şeyler oluyor bana ve mutsuzmuş gibi oturmaya başlıyorum. Nedenini cidden çözemedim. Sağdan soldan geliyorlar :)

Veee herşey oradan sonra başlıyor. Hastasıyım bu sahnenin!

-Seeeeellçuuk! Neyin var?
-Birşeyim yok.
-Var var,söyle hadi!
-Ulan yok diyorum yok,benden daha mı iyi bileceksin!
-...............................


İnsanların başkalarına Güzin Abla olma tribi oldum olası germiştir beni. Şimdi ultra güçde germeye başladı. İstemiyorum kimsenin dertlerimle ilgilenmesini. Şu sıçtığımın dünyasında bi benim dertlerim kalmış sanki. Güzel şeylerden bahsetsenize ulan! Benim derdimi ne dinlersin e be iyilik meleği? Sana kaldım ben? Bu kadar mı acizim ?


Eeeeee sıkmayın lan beni yeter! Başkasına güzin ablalık yapmadan önce gidin kendi sorunlarınızla uğraşın.

P.S: Hayatımın babalarını yavaş yavaş almaya başladım,gerisi gelecektir, beklemede kalın. Yada beklemeyin siktirin gidin.

11 Ekim 2008 Cumartesi

''Good Morning Stuuudents''

...again I'm on the school desk. It made me exciting. Teacher,books,class,friends etc. I haven't been seing this scene for 2 years. It's been too long really. Is there any difference? No. You know there is unreal laughing on the first meeting everytime. There was again in my first school day. I'm in prep class by the way. Learning English don't get me bored but learning the same thing really disaster. I don't know why did I write all of these in English too. Take care!!

P.S: I met a really  good teacher on the school. ''Andreas SCHMIDT''. Or he wants us to call like ''Andreas Hoca'' :)... Nice to meet you Andreas,you are the man!!

29 Eylül 2008 Pazartesi

Haydi başlasın

Geçen sene dershaneye giderken çok iddialı bir laf atmıştım ortaya. ''Seneye üniversiteyi kazanayım yada kazanmayayım benim için yeni bir sayfa açılacak''. Ve dediğim oldu. Yeni bir sayfa açtım hayatımda. Artık üniversiteliyim.Özel bir üniversitenin Reklamcılık fakültesine başlıyorum bu sene. Çok heyecanlıymışım gibi gözükebilir oradan ama pek heyecanlı değilim. Ama bi mutlu olma durumu var. Ayrıca elimin altında bir MacBook var artık :) Veeee kendime bir midi klavye aldım bir tane. M-Audio KeyStation 88es. Pc'ye bağlama süresi uzun olduğundan henüz bir adam gibi başına oturup çalışamadım pek ama güzel bir alet. Aleti pc'ye bağlama konusunda yardımlarını esirgemeyen Baran ve Deniz Can'a teşekkürler. Yeni bir okul,yeni bir pc,yeni bir müzik aleti veee yeni bir hayat..... Mutluyum,çok,çok,çok..........

21 Ağustos 2008 Perşembe

Sevelim,sevilelim

Yazdığım 3 bloğa şöyle bir baktımda,işin hikaye kısmını çok ön planda tutmuşum. Yada cidden içimi boşaltma sorunum var. Boş yer buldum mu abanıyorum direk. Nefes almak gibi,yemek yemek gibi sanırım yazmakta benim için bir ihtiyaca dönüştü. Önceden yazmaktan nefret ederdim fakat artık inanılmaz zevk alıyorum. Sürekli yazsam,hep yazsam,hiç durmasam...

İnsan ilişkileri iyi olmayanların,rica etmekten yoksun insanların sosyal yaşama salınmamaları taraftarıyım. Zira onların varlığı bizim gibi insan dostu kişileri şu hayattan daha çok soğutuyor. Yaptıkları her hareket bir yerimize batıyor.

Bugün bankadan hesaplar arası havale için bankaya gittim. Halledeceğim iş en fazla 2 dakika. Sıramatikten sıramı aldım ve beklemeye başladım. Kısa sürede sıra bana geldi. Benim önümdeki hanım ( yukarıda yazdığım tarife harfiyen uyacağını nereden bilebilirdim),işlemini halledip çıktı bankadan. Ardından sıra bana geldi.

Bahtsız Bedevi- X hesabında ki Y liranın Z hesabına aktarılmasını istiyorum,buyrun buda talimat.

Aracı - Tabii, hemen halledelim..

Dengesiz - Dışarıdaki SW Ford Escort kime ait ?

B.B - Benim arabam,şimdi çık.....

D - Al arabanı oradan,çıkamıyorum, bekleyemeyeceğim kimseyi,hava çok sıcak...


Daha lafımı bitirmeye kalmadan müthiş bir hiddetle bu lafları sarfetti bana. Bende hiç sesimi çıkarmadım, tipik asosyal bir kokana,godoman ve varsa nice sıfatlı bu kadına. Sorun arabamın çıkmasını istemesi değil kesinlikle. Üslup! Başka bir yerde olsa ben ne yapacağımı bilirdim bu kadına ama sosyal yaşam alanlarından dikkatli olunması gereken yerdeydim. Bankada. Sinirle çektim arabayı ve bankaya tekrar geldiğimde işimin hallolduğunu söyledi veznedeki arkadaş.

İnsanlara neler oluyor böyle ? Herkesin birbirine sanki düşmanmışcasına davranması,gereksiz tartışmalar,toplu yaşam alanlarında birbirine saygısızlıklar.Stres mi? Saçma. Stres denemez bunun adına. Stresse ben onu 2 senedir çekiyorum. Bana anlatmasın kimse stresi. Benim fikrime göre sonu gelmez bir kutuplaşmanın başındayız. Herkes kendi beyninde bir düşünce kaleleri oluşturmuş ve o normları tutturamıyorsanız karşı tarafın gözünde bir hiçsiniz. Aşılması lazım bunların ama nasıl? Bu insanlarla mı? Bu insanları ziyan olarak sayarsak gelecek nesilleri daha iyi eğitelim. Ama önce insan sevgisiyle.

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Metallica....Ötesi yok!


''Lay beside me,tell me what they've done...'' Bu sözlerle 1999 yılında başlamıştı Metallica maceram. Henüz 11 yaşındaydım. Mp3 teknolojisi yeni yeni yayılıyordu ve Winamp Playlistimde sürekli çalan tek şarkıydı bu. Metallica rüzgarı beni içine 1999'da almıştı. 9 sene oldu ve hala o rüzgarın içindeyim.

Senelerce hep bu anı beklemiştim. Acaba o büyülü ''Ecstasy Of Gold'' tınılarını ne zaman duyacaktım? Hep o anı hayal etmiştim. Acaba ne halde olurum diye düşünürdüm hep. Ve o anı dün gece yaşadım. Yıllardır hasretiyle yanıp tutuştuğum ''Ecstasy Of Gold'' tınılarını ağlaya ağlaya yaşadım. Ben ve benim gibi o konserde bulunan 40 bin Metallica fanını hissedebileceği bir durumdu bu. Çok duygusal birisi değilimdir ama bu an dayanılacak gibi değildi. Yıllardır monitörlerden izlediğim bu adamlar on metre ötemde canlı kanlı çalıyorlardı. Seyircinin Metallica açlığı,stadın atmosferi,sahne şovları,ses sistemi... Herşey kusursuzdu. Ve bana düşense bu anı doyasıya yaşamaktı. Eminim ki Türkiye böyle bir konseri yaşamamıştır ve Metallica bir daha Türkiye'ye gelene kadar da yaşamayacaktır.

Metallica....Ötesi yok!

19 Temmuz 2008 Cumartesi

Hastayım!!!


Kışın bir nebze tamam da yazın soğuk algınlığından bünyeyi mavi ekrana bağlamak felaket bir şey. Sıcak bir yandan,burun akıntısı bir yandan girişiyor bünyeye sağlı sollu. Hassas bir bünye var zaten bende,yılda kesin 1-2 kere bulur beni bu hastalık. Bu sefer ki çok güzel güne gebe bir haftasonu arefesinde yakaladı beni. Katılacağım bir nikah ve toplanacağımız bir arkadaş grubu var. Umarım bu hastalık etkilemez beni. Ha bu arada! Evlenen kişi lisede ki edebiyat öğretmenim. Bir yastıkta kocarsınız inşallah! Ömür boyu mutluluklar!!!

15 Temmuz 2008 Salı

Benim kilom seninkini döver...

Bunu yaşayan birisi olarak söylüyorum ki ; bazılarına göre kilolu görünmek ne kadar berbat birşeyse, zayıf görünmekte bir o kadar lanet bir şeydir. Üzerine birde kilonuz ile boyunuz birbiriyle müthiş derecede orantısız ise buyrun cenaze namazına. ... Evet,evet! Zayıflıktan dem vuruyorum... Pantolonunuzun götünüzden düşmesi, özel bir günde giymek için almak istediğiniz takım elbisenin kalasa giydirilmiş bir kumaş parçası gibi durması v.s

Büyük bir savaşın içerisindeyim.'' Acaba hangi yiyecek kaç kalori? Şundan ne kadar yersem kaç kalori alırım?'' Şu aşamada en sağlıksız beslenmeyle bu sorunu halletmeye çalışıyorum... ''Albeni'' çikolatasını bilirsiniz. Onların 8'li pakette yuvarlakça olanları var. Her biri 222 kalori. Bugün 8 tane yedim,yanındada buz gibi bir Coca - Cola. O da yaklaşık 150 kalori. 222 kcal x 8 adet Albeni = 1776 kcal... + bir de kola. 1176 + 150 = 1926 kcal.... Bir gün için fena sayılmaz,ama sağlıksız olduğuda su götürmez bir gerçek..


ÖSS Sonuçlarıda açıklandı....Zorla okutulmak zorunda kaldığım bölümümden yani EA-2'den 253.532 puan aldım. Merak etmeyin ham puan değil. Güzide okulumuz Sözel sınıfı açsaydı zamanında, bu puanı 2 sene önce ham olarak almış ve şu anda üniversitede 2. senemi bitirmiş olurdum. Fakat ''Süper lise öğrencisi Sözel okumaz'' zihniyetinin kurbanı olduk.. Zira okulumuz TÜBİTAK için professör yetiştiriyordu,biz bunu unutmuştuk. Biz diyorum çünkü bu durumdan çok arkadaşım mağdur oldu,bazıları yelkenlerini önceden açtı.. Ben keşkelere zamanımın olmadığını yeni anladım ve şimdi yeni sulara yelken açıyorum..İlerde aynı zihniyetlerin kurbanı olmamak dileğiyle.