30 Aralık 2011 Cuma

Yok oluş

Yazacak bir şey mi kalmadı artık? Yoksa ben mi tükettim yazılacak ne varsa? Ben hep böyleyim zaten. Tüketirim ne varsa. İlk önce biriktiririm,sonra fütursuzca tüketirim. İnsanlığımı biriktirmiştim en son. Onu da tükettim. Bir şeyler düşünürdüm,onun için tükettim. Bir kadın sevdim,onun için tükettim. Bir hayat seçtim, elimde ne varsa gitti. İnsanlıktı en son elimde kalan, onu da tükettim. İnsanlık var olmalı bireyin içinde her zaman. Peki yok olmuşsa? İleriye dönük, beni besleyecek ne kaldı ki başka? Olmayan insanlığımla,hayatlar tüketiyorum. Evet,tek gerçek bu. Bana karşı umutları olan insanların umutlarını yok ediyorum. Hayal kırıklığı uzmanıyım ben aslında. Yollar çizmişim kafamda,ne kimseyi sokabiliyorum ne de başka bir yola sapabiliyorum. Ey şu 23 yıllık hayatıma girmiş,kalbini kırdığım,kalplerinde misafir olduğum,hayatlarından geçtiğim ve nice sıfat yükleyemediğim ama bana kırgın,nefret duyan insanlar!!! Duyun hepiniz. Ben hastalıklı bir ruhum. Ben artık ben değilim. Elimde sopam,geziyorum. Kaçmaya çalışıyorum buralardan,birilerinden... Ama unutuyorum hep. Aslında ben kendimden kaçamıyorum! Bir kez daha yazmıştım. Keşke bir Şule çıksa karşıma ya,ne güzel olurdu. Sürekli 1 ile 1'i toplasamda,çıkan sonucun karesini almak başkasının işi olsa. Parantezlerde yok olmuşum ben. Aslında iyi bir insanım..insandım..yada herneyse..birşeydim önceden. Şimdi kaybettiklerimi toplamaya çalışıyorum. Biliyorum onlar beni kazanmanın derdinde değiller. Herkes bencil artık şu dünyada. Bana mı zaman ayıracaklar? Saçmalık. Ne garip değil mi? Paragraf yapmaktan korkuyorum,yazım sonlanır diye. Hayatımda aynen böyle.Kimseyi sokamıyorum hayatıma,dünyam kararacak diye. Mutlu seneler herkese!

12 Aralık 2011 Pazartesi

Deli deliyi görünce sopasını saklarmış

Benim hayatımda da bir Şule olsa keşke. Varlığı yokluğu belli olmayan. Belki o zaman kafam rahatlar. Yük olmayacak birisi ama. Ne güzel olurdu. Kendi ayakları üstünde durabilen...Daha çok sıfat türetirim bu şahsiyete yükleyecek ama Şule gibi olsun. Belki sopamı saklarım o zaman.

7 Aralık 2011 Çarşamba

Aslında...

... elde edebildiğin kadına yalanlar söylersin. Yalanlarına aşık edersin.  Doğrular hiç bir zaman bir kadını elde etmeye yetmez. Zor kadın aslında odur. Doğrularınla elde edemediğin kadın hep çekicidir. Onun peşinde koşarsın hep. Yalnızlığın da bu yüzdendir zaten. Elde tek kalan doğrularındır her zaman.

23 Kasım 2011 Çarşamba

Tespit


Bohem yaşayan kadınlar vardır mesela. Üniversite biter,para kazanmayada başladığı zaman bir özgüven gelir. Şuursuz bir özgüvendir ama. Üniversitedeki pompa sayısını katlarda katlar. Sonra yaş kemale ermeye başlayınca o özgüven artık yavaş kadına kaçmaya başlar ve kendini sorgular. Yavaş yavaş beyaz gelinlik sahnenin bazı yerlerinde görülmeye başlar. Şansına harika bir erkek çıkar karşısına. Bu zamana kadar hayatına sınır koymayan kadın artık yaşamak istediği hayatın sınırlarını karşısındaki o beyaz atlı prense koymaya çalışır. Özgüven hala devam etmektedir. Ama erkek öyle değildir. Sınırları her zaman kendi çizer. Bu özgüven falan değildir. Genetiktir biraz. An gelincede yukarıda ki tepkiyi koyar,dönüp bakmaz bile. Çünkü hayat bir kadının egolarında yaşayacak kadar ufak değildir bir erkek için.

20 Kasım 2011 Pazar

Tespit

Çok fazla konuşmayınca,düşünmeye daha çok vakit kalıyor kanımca. Düşünmek bir ömür sürer,konuşmak 1 dakika.

18 Kasım 2011 Cuma

İyi şeyler oluyor

Firstly!!! Şaka şaka,essay mi yazıyorum sanki,hayır!

Sonunda çatıya odayı yapıyoruuuz. Gosgocamanından hemde. İç Mimar olacağım inşallah ama 2 gündür gidip bakmadım bile ne yapılıyor diye. Uzak değil zaten,hemen üst katım. Yıllardır istediğim şey gerçek oluyor. Çizim masama yer bulamadığım için yaptırsamda bu mekanı, o kadar sene beklediiiim, ben oraya stüdyomu kurarım arkadaşşş!!!! Gelsin bakalım TAMA davullar,Marshall amfilerrrr...

Geçmiş ritüeller üzerine yazacağım yine bi ara. Bi ara başlamıştım ama tam konsantre olamamıştım,yarım kalmıştı. Bu sefer ciddi manada başlıyorum. Merak edenlere anlatayım,çok basit. Önceden neler yapıyordum (eski ritüeller),şimdi neler yapıyorum (mevzut ritüeller).

Bu sayfa sanki eski aşklara yazılmış gibi duruyor uzaktan ya :) Şööyle bi alıcı gözüyle baktımda sayfaya,çocuğum olsa sevilmez yani...O dereceeee.. Ehem,öhöm..hemen düzeltiyorum. Yani bundan sonra düzelecek öyle diyeyim.

Bu arada istediklerimin olmadığı konusunda ne kadar şanslıyım,hiç birisi olmuyor. Sevdiğim kadınlar mesela. Bu da olmadı. Aslında ciddi mi yazsaydım bunu? Ne biliyim gören falan olur diye şey ettim. Görsün herkes bu saatten sonra,CIA'de izlesin sayfamı,MİT'de görsün,ne yapayım. Harun komiserin dediği gibi '' Seviyoruuum merkeeezzz!!'' =) I used to sev :) Seviliyordumda hani... Bu işleri bu kadar olağan hale getirsen yine ve yine benim. Alıştım artık ne yapayım. Çok normal şeyler artık benim için. Baş ağrılarım benimle arkadaş olduğu için neye üzülüp üzülmediğimi bile anlamıyorum. Çünkü o ağrı hiç geçmiyor. Yine melankoliğe bağladım,tamam,yeter susuyorum....tıp!

Ama son kez söyleyeyim şunu ve bu postuda sonlandırayım. Seviyordum gerçekten.

Hadi bakalım,selametle!!! Balık yiyin!

19 Ekim 2011 Çarşamba

İkilem

''Sevdiğim'' kelimesi geçmiş zaman mıdır yoksa şimdiki zaman mı? Şöyle sorayım,geçmişe gömdüğümüz müdür yoksa hala yüreğimizi ısıtan mı? 

Bir süre idare edebilir bence bu post,düşünün biraz :)

14 Ekim 2011 Cuma

Umutlar tükenmez

Sevmekte,sevilmekte,terketmekte,terkedilmekte aynı artık. Duygu grafiğinde herhangi bir değişiklik yok,düz çizgi. Önceden yaşadığım heyecanlar bugün nötr artık. Sevinsem mi,üzülsem mi bilemiyorum.Bu kadar depresifde değilim ben bu arada :)
Hala inanıyorum, güneş bir gün yüzümü aydınlatacak ve bu sonsuza dek sürecek. Kaybettiklerim bana geri dönecek birer birer. İşte hayat o zaman kaldığı yerden devam edecek.
İnanıyorum ;)

5 Ekim 2011 Çarşamba

Bindik bir alamete,gedeyoz gıyamete

Sosyal medya hayatın heryerinde. Onsuz yapamıyoruz. Fotoğraflar paylaşıyoruz,nerede olduğumuz bildiriyoruz,videolar paylaşıyoruz v.s v.s v.s. Uzun süredir aralıksız, bir süredirde aralıklara kullanıyorum bende. İnsanları gözlemlemek hoşuma gidiyor. Şunu söyleyebilirim; insanları bu tarz kanallarda çok daha iyi tanıyabiliyorum artık. Sosyal medyanın insanlarda peydah ettiği en önemli şeylerden biriside ''kendini teşhir etme'' içgüdüsü. Nedir bu? Şöyle ki, yaptığı,yapıyor olduğu ve yapacağı herşeyin bilinmesini isteme yada bilinmesine yol açma. Kendimce böyle bir tanım buldum. Dışavurumun bu kadar çılgınca olması gerçekten çok ilginç. Kaynağı nedir düşünmeden edemiyorum. Baskıcı bir toplum olmamızın sonucu mu acaba bu? İnsanlar bu tarz platformlarda gerçekten çok özgür. Fakat birebir de ise bir o kadarda çekingen ve içe kapanık. Bu tezatın sebebi ne? Göz göze gelmenin verdiği taşınması güç sorumluluk mu? Peki taşıyamadığımız sorumluluklar bu tarz kanallarda daha fazla binmiyor mu sırtımıza? Bence evet. Çünkü PC başında yalnızlığımıza güvenerek bu kadar kesin ve kararlı olabiliyoruz. Bile bile aldanıyoruz aslında. Ve daha ötesi,taşıması güç sorumlulukları sırtımıza yükleniyoruz her geçen gün. Eğer ki yaptığımız herşeyi savunabiliyorsak ne ala. Tam aksini düşününce,çıkmaza sürüklendiğimizin farkında bile değiliz. Hele ki bu tip gelişmelerin, toplumda yarattığı tek tip insan modeli azımsanacak gibi değil. Tek tip insana gidiyoruz hep birlikte. O fanusun dışında kalmakta,fanusun içinde kalmak kadar tehlikeli bana göre. Pek hoşlanmıyorum açıkçası bu gelişimden. Keşke diyorum ICQ'dan öteye geçmeseydik...

4 Ekim 2011 Salı

Hayal işte...

Dün otobüsle geldim eve. Uzun uzun düşünme fırsatım oldu. Hayal etmek diyelim. 200 trilyonum olduğunu hayal ettim. Yoo,sadece ne yapardım,ne yapabilirim diye düşündüm. Çok şey yaptım eve gelene kadar. Ama o kadar kaptırdım ki kendimi, otobüsten indiğimde 200 trilyonum vardı. Yürüyüşüm değişti,insanlara farklı bakmaya başladım. İlginçti gerçekten. Fazla kaptırmamak lazım sanki.
Metroda bugün çok güzel kanun çalan birisi var. Genç birisi. Hep rastlardım ama hiç durup para vermişliğim yoktu. Bugün Sezen Aksu'nun ''Geri Dön'' şarkısını çalıyordu. Bende söylemeye başladım sadece yanımdan geçenlerin duyabileceği kadar. Cebimdeki bütün bozuk paralarıda bıraktım oraya. Hiç bu kadar etkilenmemiştim ne yalan söyleyeyim. An gelir derler ya.. Belkide...

19 Eylül 2011 Pazartesi

Daha ne kadar suçlayacaksın birilerini?
Ne kadar daha bekleyeceksin böyle?
İstediğin bir dokunuş,sihir mi, ne?
Şartlar kimse için kolay değil.
Ayağa kalkmak mı zor yoksa bir şeylere yeniden başlamak mı?
Yada olmayan şeylere hayatında yer bulmak mı?
Şu hayata sığdıramadığın ne?
Başaramadığın ne?
Ne istiyorsan be adam,koşsana artık!!!

29 Ağustos 2011 Pazartesi

fcuk

Ne güzel şeyler YAZAMIYORUM artık baksana. Kendimdeki bu değişime inanmak istemiyorum. Şimdi düşünürken buldum!!! Kafamdakileri örgütleyemiyorum tam olarak. Yoksa çok güzel şeyler var aklımda. Önceden daha düzenliymişim baksana =) Tanrım biraz düzen artık,lütfen!!
Dream Theater - Misunderstood çalıyordu yazarken.
İyi bayramlar TÜRKİYEEEEEE!!!

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Kontrol edemediğim BEN!

Çocuktum,ufacıktım. Bisikletim vardı,bide çok sevdiğim topuktan ışıklı ayakkabılarım. Büyüdüm biraz. Bilgisayarım oldu. Yazıcısı falan var. İlk oyunum oldu sonra. SWIFT. Helikopterli falan. Hoşlandım falan sonra. YİNE İYİ GİDİYORUM TABİİ. Ortaokula başladım. Küçük parmaklarım nota basıyordu artık. Elimden düşmüyordu ama çalamıyordum. 1 sene çalamadım. Kursa yazıldım sonra. Sivilcelerim çıktı bu arada. Sesim kalınlaştı.Kursa gittim 3-4 ay. İnternetlede tanıştım tabi. Mirc'ta kız bulmaya çalıştım her ergen gibi. Olmadı. Mailimde vardı. Hala kullanırım. Gitar çalmayıda öğrendim. Akor falan biliyorum. Komşular mangal yaparken ben çalıp söylüyordum. Çokta hoşlarına gidiyordu. HALA İYİ GİDİYORUM. Derslerimde de gayet iyiyim. Ders çalışıyorum,çalışıyorum,tahtaya kalkıp anlatıyorum,problem çözüyorum azcıkta. Üniversiteli güruhla takılmayada başladım. Ohh süper. Lise zamanı da geldi. Yazıldım falan. Süper liseye gidiyorum tabii. Gazıda yemişim. Herkes lisede gitar çalmaya başlarken ben lisede gitar çalmayı bıraktım. BİRAZ AKSIYORUM BURADA. İngilizce falan öğrendik,o da güzel. Metallica dinliyorum falan.. Bir eksikle gidiyorum ama. Eklemek yerine eksilterek gidiyorum. Hazırlık bitti,lise 1'e başladım. Ders çalışmamaya başladım. Okuduğumu anlamıyorum,aklımda tutamıyorum hiç birşey. Ergenlikte doruklara ulaşarak sistemi sorgulamaya başladım. Fuck the system hesabı,anlayın işte. Tuzum kuru tabii o zamanlar,sıkıntı falan yok.Tek piroblem hala Matematiği anlamıyorum. Hoca anlatıyor ama nereye... Neyse lise 2 olduk falan. Sınıftakiler ÖSS kitaplarını sıralarda gezdirmeye başladı. ''Ben müzisyen olcam'' dedim.Bizimkilere söyledim falan. Bu arada DÜŞÜŞE GEÇTİM TABİİ. Pek yanaşmadılar müzisyenliğime. Matematikle aramın olmadığı gerçeğini bir tek ben biliyordum. O senede geçti öyle. Lise 3'e geçince adettendir diye dershaneye yazıldık kardeşimle. Onun matematiği benden iyi,yapıyor kerata ama çalışması lazım biraz daha. Ben sözelde iyiydim ama eşit ağırlık öğrencisiydim. Aslında hatalar üzerine bir hayat inşa ediyordum,neyse. Lise 3 hayal gibi gelir bana hala. Ne yaptın deseler ''hatırlamıyorum'' derim. Ha ufak bi kız mevzuu olmuştu. Anlayamadım ama bir anda ceryan etti bitti. Lise 3'de bitince ÖSS falan, hooop bi baktım şantiyedeyim. ÖSS'de ''big boss''u görünce bu yola düştük. İşler değişmeye başladı artık. Para işlerine falan bakıyorum. ''Big Boss'' oldum artık. Dengesizlik dizboyu ama. Umursamaz hareketler falan. 2006'dan 2009'a kadar ÖSS kaçırmadım. Girdim çıktım. Rahatsız bir kişiliğim oluşmaya başladım. Ritüeller yok olmaya başladı falan. HAYATA BAĞLAYAN HERŞEY GİTTİ. Üniversiteye girdim ama tabii bu süreçte. İnsani herşeyimi kaybettim ama.

Velhasıl kelam ufacık bir çocuktan bir canavar çıkardım kendi kendime. İnsanlara zararlıyım. Beni sevene,sevdiğime,herşeye. Tüm olanların sorumlusu benim,kimse üzülmesin. Ben normal değilim. Tüm bunlara sebebi yönetemediğim BEN.

Afedersiniz!

9 Ağustos 2011 Salı

Yıllardır büyüye büyüye gelen problemleri para ile süpürüyoruz. Peki ya o da biterse? Günlük yaşıyoruz günlüüük!

28 Temmuz 2011 Perşembe

İşte şimdi dibe vurdum diyorum. Sonra bakıyorum ki hala devam ediyoruz. Birşeyler çıkıveriyor. Hayat benimle oyun oynuyor anlaşılan. Bir düşüp bir çıkıyorum. Baş ağrılarım durmuyor,bu sızlama hiç mi hiç geçmiyor. Bir el! Lütfen yardım et. Tükeniyorum artık. Umutlarım yok oluyor,inandığım herşey yok oluyor birer birer. İhtiyacım var sana her zaman olduğu gibi. Lütfen,şimdi!!!

12 Mayıs 2011 Perşembe

Karşı

Şu sayfayı yazmak için açtığımda,derste,metroda,otobüste düşündüğüm herşeyin bir anda yok olması? Şu anda aklıma geleni yazıyorum o halde.

Ne kadar okursan oku,araştır,çiz,öğren,konuş,tartış,kavga et,küs,darıl,derslere gir falan filan... Tek bildiğim şey,hala bir şey bilmediğimdir.

Hala savunuyorum; egolarımızla hayat SÜ-RE-MEZ!!!

Birbirinden karışık cümleler. Düzenleyemedim,düzenleyemiyorum. Çocukluktan özlediğim tek şey,herşeyimin düzenli olmasıydı. Ama zamanla oluşan ''boşverci'' hava bu ritüeli aldı ve çoook uzaklara attı. Geri ver çocukluğumu,lütfen!!!!

17 Nisan 2011 Pazar

Duvarları yıkmak

Son zamanlarda kişisel gelişim kitaplarına taktım. Eksiklerimi gideriyor gibi gözüküyorum. Psikolojik tahliller,beden dili,duyguları kontrol altına alma v.s. Fakat şöyle ilginç bir durum var ki, bu okuduklarımın benim üzerimde bir etki bırakacağını zannetmiyorum. Benimseyemiyorum çünkü. Kendi üzerimde deneme cesaretini gösteremiyorum da diyebilirim. Uzun zamandır farkında olduğum bir şey var ki o da, kafamda ördüğüm ve yıkamadığım duvarlar. Neden diye çok defa da sordum kendime ama cevaplayamadım. Ön yargıların,egoların,bilmişliğin her geçen gün,hafta,ay,sene ördüğü manasız duvarlar. İstemeden yaptığım şeylere bakar mısın? O duvarların öteki tarafına hapsedilmişim sanki. Diğer tarafa geçemiyorum,daha kötüsü yıkamıyorumda bu duvarları. Yakın zamanda gözlemlediğim en güzel şeylerden biriside egolardan sıyrılarak,diyalog kurarak bir şeyler yapabilmek. Ama bu tespiti kendi üzerimde nedense kullanamıyorum. Sinir bozucu birşey. Yanlışı görüyorsun ama ne kadar istesende müdahele edemiyorsun. Çıldırmamak içten bile değil.

1 Nisan 2011 Cuma

Bağışla beni hayat

Yine sözümü tutamadım sana. Facebook hesabımı yine açtım. Dünyanın ekseni orası olmuş,haberim yok.

30 Mart 2011 Çarşamba

N'aber?

Depresif mode: ON Gün için herkesin duyabileceği yada söylediği banko sorulardan birisidir. Duymamak imkansız. Birini gördüğünde yada sizi birisi gördüğünde ağızdan çıkan ilk yada 2. kelamdır. Peki ya cevabı? Şu soruya cevap veremediğiniz oldu mu hiç? Aslında çok basit gözüken ama bir o kadar derin bir sorudur. Son 2 günde cevabını veremediğim sorudur benim için. sin60'ın kaç olduğunu bilmiyorum ama pek önemsemiyorum. ''N'aber sorusunu cevap bulamamak nerden baksan vahim bişey. Hep aynı şeyleri söylediğimi farkedince aslında sorgulamaya başladım bu durumu.'' Napıyım,okula gidiyorum işte,koşturuyorum''. Üstelik karşı taraf 2 defa üst üste sordu ''naber,napıyosun'' sorusunu ve ben inatla aynı cevabı verdim. Sonra kendime sordum. Cidden napıyordum ben? Eskiyle yapılan karşılaştırmalardan hazetmem ama bu soruya çok güzel cevaplarım vardı. Şimdi cevap bulamıyorum. Hayatımdan gayet memnunum çok şükür. Kesinlikle bir şikayetim yok. Ama...ama...ama... Maddeye,güce olan bağımlılık sanki bizi bu noktalara getiriyor. Güce,ihtişama,egoya,kibire tapıyoruz resmen... Gözlerimiz öyle kör olmuş ki, verdiğimiz bu savaşı tanımlamakta güçlük çekiyoruz. Adı yok bunun. Kendime çok üzülüyorum. Aslında güçlü gözüksemde,şu basit sorununun cevabını veremeyen biriyim. Şimdi herşeyi kenar bırakıp soruyorum o zaman. Neyin peşindeyim peki?

10 Mart 2011 Perşembe

Büyümek?

Değişimin farkındayızdır
Ayak uydururuz
Değişiriz bizde
Büyük insanlar oluruz
Büyük kibirlerimiz olur
Egolarımız büyür
Vücudumuz büyür
Elbiselerimiz,ayakkabılarımız
Sakalımız çıkar
Makyajda yaparız
Kızlara bakarız sonra kısık gözlerle
Erkekleri gözleriz sahici hislerle
Her gün büyürüz aslında
Tek kalmak isteriz
Tek gezeriz sahilde,tek başımıza otururuz
Kimse olmasın isteriz yanımızda
Anlam ararız hayatımıza dair
Bazende hiç alakamız olmayan hayatlara dair
Sahte maskeler takarız,kostümler giyeriz her sabah evden çıkarken
Akşam eve gelince çıkarır,kendimize döneriz
Acaba o kostümlere mi saklarız bastıramadığımız hastalıklı ruhlarımızı?
Ne kadar başarabiliyoruz?

Büyüyoruz belkide...ama kime göre,neye göre?

28 Şubat 2011 Pazartesi

Bu sefer projem bitecek...bitmeli yani...evet evet,kesinlikle bitecek...

22 Şubat 2011 Salı

Ne oluyor bana?

Huzurlu sabahlar yerine
Uykusuz gecelere uyanıyorum artık
uykusuzluktan ölür mü insan?
yada çok düşünmekten?
Peki ya çok sevmekten?
bambaşka birisi oldum son zamanlarda
ağır bedeller ödüyorum sanki
hissediyorum
Her gün ağlamak istiyorum
Okuldayken akşam olsun istiyorum hep
Yatağıma koşup unutayım diyorum herşeyi
Yatağa girince sabah olsun hemen diyorum kendime
Çok değiştim sanki
Yüzümde maske
Bambaşka bir adam oldum
Ben ben değilim artık

Sahi, ne oluyor bana?

21 Şubat 2011 Pazartesi

Bi gün çıkarıp atsam üstümdeki kostümü? Sıyrılsam herşeyden.Çocukluğumdaki gibi,saf,tertemiz...

4 Şubat 2011 Cuma

Yine gece oldu. Gökyüzü ile beraber ben niye kararıyorum peki?

P.S : Ne yapıyorum ben?

2 Şubat 2011 Çarşamba

Deneyimlere inanın!

Facebook hesabımı ara sıra açıyorum. Merak ediyor insan neler döndüğüne dair. Şunu farkettim çok sıkıcı hal almaya başlamış. Teşhircilik konusunda insanlar üst kademelere ulaşmış.Zaten biraz bakıp,sıkılıp kapattım. Ciddi manada bir süre kapalı tutunca,girmek için bir nedeni olmadığını anlıyor insan.

Hayatıma giren çıkan insanlara bir hikaye gözüyle bakarım. Hikaye gibi gelirler bana. Bir hikaye daha sona erdi. Aslında sürükleyici bir hikayeydi,güzeldi. Fakat çok okudum,zarar verdi.

Birde şuna inanıyorum artık,atasözleri şu dünyamıza ışık tutan belkide gerekli önemi verip, dersler çıkarmadığımız şeylerden biridir. Sonuçta bunlarda belli deneyimler sonucu söylene söylene günümüze ulaşmış cümleler değil mi? Şahsi kanaatim,hepsi tek başına çok önemli şeyler anlatıyor.

Anlayana tabi :)

24 Ocak 2011 Pazartesi

Yoksa?

Bir olaya,harekete veya benzeri hoşlanmadığım şeylere ''banane'' derken, kendimi sanki hayatın geneline bu lafı dermiş gibi hissediyorum. Sanırım bu boşvermiş hava bundan geliyor.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Nacizhane telkinimdir,kulaklara küpe ola!!!!


İnsan hayatında özgür olunduğu tek dönem çalıştığı dönemdir. Bunu 5 senelik naciz deneyimlerim ve puşt Hitlerin sözüde onaylanıyor. ''Çalışmak özgürleştirir''

Sezon başında babam, okulda yük olacağını düşünerek ofisteki işlerimi hafifletsin diye ara eleman aldı. Böylelikle okula daha çok zaman harcayabiliyordum.

Ne ayırması arkadaş!!!! Resmen boşluğa düştüm,ne yapacağımı bilemiyorum. Bu kadar salak bir periyod geçirmemiştim hiç. İnsan çalıştığı zaman ne kadar rahatmış arkadaş. Öyle ki okuldaki işlerim bile aksadı bu boşluktan dolayı. Şükür ki idrak ettim şimdi,tekrar ofisteki işimin başındayım.

Yanlış gelebilir ama yaşayınca çok iyi anlayacaksınız.

Hitler'in sözünün nerden geldiğinide şu fotoğraftan görmek mümkün.

Selametle!!!