19 Ekim 2011 Çarşamba

İkilem

''Sevdiğim'' kelimesi geçmiş zaman mıdır yoksa şimdiki zaman mı? Şöyle sorayım,geçmişe gömdüğümüz müdür yoksa hala yüreğimizi ısıtan mı? 

Bir süre idare edebilir bence bu post,düşünün biraz :)

14 Ekim 2011 Cuma

Umutlar tükenmez

Sevmekte,sevilmekte,terketmekte,terkedilmekte aynı artık. Duygu grafiğinde herhangi bir değişiklik yok,düz çizgi. Önceden yaşadığım heyecanlar bugün nötr artık. Sevinsem mi,üzülsem mi bilemiyorum.Bu kadar depresifde değilim ben bu arada :)
Hala inanıyorum, güneş bir gün yüzümü aydınlatacak ve bu sonsuza dek sürecek. Kaybettiklerim bana geri dönecek birer birer. İşte hayat o zaman kaldığı yerden devam edecek.
İnanıyorum ;)

5 Ekim 2011 Çarşamba

Bindik bir alamete,gedeyoz gıyamete

Sosyal medya hayatın heryerinde. Onsuz yapamıyoruz. Fotoğraflar paylaşıyoruz,nerede olduğumuz bildiriyoruz,videolar paylaşıyoruz v.s v.s v.s. Uzun süredir aralıksız, bir süredirde aralıklara kullanıyorum bende. İnsanları gözlemlemek hoşuma gidiyor. Şunu söyleyebilirim; insanları bu tarz kanallarda çok daha iyi tanıyabiliyorum artık. Sosyal medyanın insanlarda peydah ettiği en önemli şeylerden biriside ''kendini teşhir etme'' içgüdüsü. Nedir bu? Şöyle ki, yaptığı,yapıyor olduğu ve yapacağı herşeyin bilinmesini isteme yada bilinmesine yol açma. Kendimce böyle bir tanım buldum. Dışavurumun bu kadar çılgınca olması gerçekten çok ilginç. Kaynağı nedir düşünmeden edemiyorum. Baskıcı bir toplum olmamızın sonucu mu acaba bu? İnsanlar bu tarz platformlarda gerçekten çok özgür. Fakat birebir de ise bir o kadarda çekingen ve içe kapanık. Bu tezatın sebebi ne? Göz göze gelmenin verdiği taşınması güç sorumluluk mu? Peki taşıyamadığımız sorumluluklar bu tarz kanallarda daha fazla binmiyor mu sırtımıza? Bence evet. Çünkü PC başında yalnızlığımıza güvenerek bu kadar kesin ve kararlı olabiliyoruz. Bile bile aldanıyoruz aslında. Ve daha ötesi,taşıması güç sorumlulukları sırtımıza yükleniyoruz her geçen gün. Eğer ki yaptığımız herşeyi savunabiliyorsak ne ala. Tam aksini düşününce,çıkmaza sürüklendiğimizin farkında bile değiliz. Hele ki bu tip gelişmelerin, toplumda yarattığı tek tip insan modeli azımsanacak gibi değil. Tek tip insana gidiyoruz hep birlikte. O fanusun dışında kalmakta,fanusun içinde kalmak kadar tehlikeli bana göre. Pek hoşlanmıyorum açıkçası bu gelişimden. Keşke diyorum ICQ'dan öteye geçmeseydik...

4 Ekim 2011 Salı

Hayal işte...

Dün otobüsle geldim eve. Uzun uzun düşünme fırsatım oldu. Hayal etmek diyelim. 200 trilyonum olduğunu hayal ettim. Yoo,sadece ne yapardım,ne yapabilirim diye düşündüm. Çok şey yaptım eve gelene kadar. Ama o kadar kaptırdım ki kendimi, otobüsten indiğimde 200 trilyonum vardı. Yürüyüşüm değişti,insanlara farklı bakmaya başladım. İlginçti gerçekten. Fazla kaptırmamak lazım sanki.
Metroda bugün çok güzel kanun çalan birisi var. Genç birisi. Hep rastlardım ama hiç durup para vermişliğim yoktu. Bugün Sezen Aksu'nun ''Geri Dön'' şarkısını çalıyordu. Bende söylemeye başladım sadece yanımdan geçenlerin duyabileceği kadar. Cebimdeki bütün bozuk paralarıda bıraktım oraya. Hiç bu kadar etkilenmemiştim ne yalan söyleyeyim. An gelir derler ya.. Belkide...